Welcome to Our Website

Osmanlı’da Cariye Fiyatlarının Belgesi Ortaya Çıktı: Rus ve Eflak Cariyeler Bugüne Uyarlandığında Bakın Ne Kadara Satılmış!

Osmanlı döneminde İstanbul’daki ilk köle pazarı Haseki semtinde kurulmuştu. Ancak zamanla Bizans dönemindeki gibi Bedesten yakınlarına gelen pazar, XVII. yüzyıldan itibaren Kapalıçarşı ile Nuruosmaniye arasında yer alan ve Tavukpazarı adıyla anılan alanda faaliyet gösterdi.

Yıllar sonra yapılan evrak incelemelerinde, imparatorluk döneminde payitahtta satılan cariyelerin fiyatları ortaya çıktı. 17. yüzyılda Üsküdar ve çevresinde bulunan köle ve cariye pazarlarındaki fiyatlar, Osmanlı’nın o dönemki ekonomik koşullarına ilişkin bilgiler sunuyor.

CARİYE FİYATLARINI BU KRİTERLER BELİRLİYOR

Satılan cariyelerin fiyatlarını belirleyen temel özellikler ise göz rengi, kiloları ve güzellikleri.

Konuya ilişkin Ekşi Şeyler’de hazırlanan bir tabloda dönemin Osmanlı ekonomisi ile ilgili şu ifadeler yer aldı:

“1600 yılına ait narh defterine göre İstanbul’da ekmek 2.3 akçe, koyun eti 8 akçe, zeytinyağı 18.5 akçe, pabuç 55 akçe olarak tespit edilmiş.

Bünyamin Duran ve Ahmet Yavuz Çamlı’nın “Klasik Dönem Osmanlı Toplumunun Sosyo-Ekonomik Yapısı” kitabından öğrenildiğine göre, 1500’lerde İstanbul’da bir işçi yevmiyesi ile 2 kilo et alabiliyormuş. Aynı kaynağa göre 1550’lerde İstanbul’da bir duvarcı ustasının yevmiyesi 10 akçeymiş.

İslam Ansiklopedisi’nin Filori maddesine göre; 1587 yılında, flori diye bahsedilen Venedik dukasının karşılığı 120 akçeymiş.

Bu verilerle birlikte yukarıdaki tabloda bahsedilen köle fiyatlarına bakarsak, 60 florin olarak belirtilen kölenin değeri (15 yıllık enflasyonu da dikkate alırsak) yaklaşık 8000 akçeye karşılık geliyor. Yani yukarıda bahsettiğimiz işçilerin 2 yıllık yevmiyesi gibi bir tutar.

Rus olan cariyenin fiyatı 16.500 akçe olarak verilmiş. Eflak kökenli olanın 2 katı değerinde. O zaman da Ruslar revaçtaymış anlaşılan.

Eflak olanın diğer cariyenin değeri de 250 sikke olarak verilmiş. Altın sikkenin duka altınla aynı değerde olduğunu kabul edersek, bu kölenin fiyatı da 30.000 akçe gibi görünüyor.

Tarihçi değilim. Konunun uzmanları daha doğrusunu bilir.

Bu hesaplamalarda bir yanlış yapmadıysak, o dönemde köle sahibi olmak her yiğidin harcı değilmiş gibi görünüyor.

16 BİN 500 AKÇE GÜNÜMÜZDE NE KADAR EDİYOR?

Fikir vermesi için, 1 akçe 1,15 gr ve 925 ayar gümüş olacak şekilde hesaplarsak…

16.500 akçe bugün 300-350 bin TL civarı bir para eder.

– Metal değeri olarak hesaplandı, satın alma gücü değişebilir.

– O dönem koyunun ucuz olması normal, ekmek şimdiki ekmek değil. Hesaplamak zor kısaca neyle neyi kıyaslayacağız?

– Günümüzde altın/gümüş fiyat oranı 70 civarı, o dönem yaklaşık 50 civarı. Yani gümüş/altın oranından çevirip ilerlersek 300 bin olur en fazla.”

İSTANBUL’UN KÖLE PAZARLARI

Kafkasya, Sudan ve Habeşistan’dan getirilen çeşitli renklerdeki kölelerle cariyeler için, imparatorluğun çeşitli bölgelerinde esir pazarları vardı ve İstanbul’daki pazardan sonra gelen köle satış merkezleri Cidde, Mekke, Medine, Basra, Trablusgarp, Bosna ve İzmir’deydi…

En iyileri padişahın saray hizmetine ve haremine ayrılanların dışında kalan kölelerle cariyeler İstanbul’da Tavukpazarı semtinde bulunan Esir Hanı’na getirilirdi. Kapalıçarşı ile Nuruosmaniye Camileri arasında yeralan ve tahta odacıklara bölünmüş olan bu han birkaç katlıydı.

Satışlar hanın ortasındaki büyük avluda açık arttırma usulüyle yapılır, esirleri satış öncesinde ayak tabanından dişlerine kadar inceleyen sadrazamlar, tüccarlar ve devletin önde gelenleri beğendikleri esirlere sahip olabilmek için birbirleriyle yarışırlardı. Esirler arasında fiziksel özellikleri bakımından diğerlerinden daha üstün olanlar açık arttırmaya çıkartılmaz, seçkin müşterilere özel surette odalarda gösterilirlerdi…

KÖLE TİCARETİ YASAKLANDI, PAZAR KALDIRILDI

Köle ticareti asırlarca bu şekilde işledi ve 19. yüzyıla gelindi… Osmanlı Devleti’nin batılılaşma çabalarının etkilediği sektörlerin başında esircilik geliyordu. İlk kısıtlamayı İkinci Mahmud koydu, onun kararlarını oğlu Abdülmecid’in bir fermanı takip etti, 1847’de bütün esir pazarları kapatıldı, kapatılınca da yeraltına indi: Satışlar artık esircilerin evlerinde yahut hanlarda gizlice yapılıyordu…

Bu uygulamalar da birkaç sene boyunca devam etti ve 1854’te köle ticareti kesinlikle yasaklandı, üç sene sonra da zenci ticaretine yasak geldi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir