“`html
Bir Dönüm Noktası: “Yetmez Ama Evet” Üzerine Düşünceler
Beni hatırlarsınız, malum referandumda “Hayır” oyu vermiştim.
Uzun yıllardır dost olduğum bazı arkadaşlarım ise “Yetmez ama evet” demişti.
O dönemde onların “yetmez ama evet” tercihi zafer kazanmıştı.
Ancak geçen zaman, benim “hayır” oyumun daha faydalı olacağını gösterdi.
O “yetmez ama evet” diyenler, bu coğrafyada adalet, demokrasi ve yargının zayıflamasına neden oldu.
İmralı’dan Gelen Cevap: Herkesin Sesi Olmalı
Geçtiğimiz gün İmralı’dan gelen yanıta katıldığımı belirtmek isterim.
Şu ilginç duruma bakın ki, bir noktada bende “yetmez ama evet” deme gereği doğdu.
Dün, DEM antetli bir bildiride Abdullah Öcalan’ın yeni çözüm sürecine “evet” dediğini öğrendik.
Birincisine içtenlikle “evet” demişken, Öcalan’ın mevcut açıklamasıyla bir kez daha “evet” diyorum.
Elbette bu kez “yetmez ama evet……” dedirten bir durum söz konusu.
O tarihte “yetmez ama evet” diyen birçok arkadaşım sonrasında büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.
Bugün ben de “yetmez ama evet” dediğimde umarım aynı sonuca maruz kalmam.
Çünkü benim de hayal kırıklığı yaşama potansiyelim oldukça yüksek.
Öcalan’ın Söylemleri ve Kardeşlik Vurgusu
Erdoğan ve Bahçeli
DEM antetli kağıtta Öcalan, “Türk-Kürt kardeşliği” ifadesine yer veriyorsa
Dün yayınlanan bildirinin içeriğinde Abdullah Öcalan “Türk-Kürt kardeşliği” fikrini dile getiriyor.
Bu çerçevede, Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan’a büyük bir çağrıda bulunuyorum:
Eğer PKK lideri “Türk-Kürt kardeşliği” istiyorsa, ben de sizden “Türk-Türk kardeşliği” talep ediyorum.
Öcalan’ın hapishane kapısının açılmasını talep ediyorum…
Geçmişte “bebek katili” dediğiniz Öcalan’a “Gelsin Meclis’te konuşsun” deniliyorsa, ona “yeni yaşam imkanları” sunmalıyız…
Ülkenin barışa ihtiyacı varsa, silah destekçileri arasında gördüğümüz Öcalan’a özgürlük yolları açılmalıdır…
Sednaya Hapishanesi ve Türkiye’nin Geleceği
Suriye’deki Sednaya Hapishanesi
Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan, Sednaya’nın kapıları açılıyorsa
Buyrun, kesintisiz ilerleyin.
Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan, bu adımlarınızı takdirle karşılıyorum.
Şayet Şam’daki zindanlar boşaltılıyor ve siyasi mahkumlar salınıyorsa, ben de bu gelişmeleri destekliyorum.
Üstelik bir adım daha atarak şunları eklemek istiyorum:
Gezi davası
Silivri ve Edirne zindanı da özgürleşmeli
Mademki Sednaya’nın kapıları açılıyor, siyasi tutuklular özgürlüğe kavuşuyorsa…
Silivri ve Edirne zindanlarının kapılarını da aralamalıyız.
Kürt siyasi mahkumlarına özgürlük sağlanıyorsa, Türk siyasi mahkumları da bu haktan yararlanmalı.
Ne yazık ki, özgürlük yürüyüşümüzde bu konuda geri kalmamalıyız.
Osman Kavala ve Gezi tutuklu anıları unutulmasın.
Ne Osman Kavala kalsın içerde, ne de Gezi mahkumları.
Elinde hâlâ silah tutmayan Selahattin Demirtaş’ın da serbest bırakılmasını talep ediyorum.
Bugün iktidarın, Türklerle barışma konusunu da gündemine almasının tam zamanı.
Sonuç Olarak Ne Yapmalıyız?
İşte bu nedenle “yetmez ama evet” diyorum.
Evet, Öcalan’la müzakereleri destekliyorum ve barışa yönelik ilerlemeyi istiyorum.
Ancak, iktidara bağlı olmayan Türkler ile daha fazla dostluk ve birlikteliği arzuluyorum.
Bu ülkeyi yönetenler, kendi siyasi düşüncelerinden bağımsız vatandaşlarla bir araya gelmeli ve adil bir muamele görmeli.
Bugün İmralı’dan sağlanan bu gelişmeler, iç barışa giden yolda önemli bir adım.
PKK liderine gösterdiğimiz ilgiyi, siyasi mahkum olmayan kişilere de aşmalıyız.
Sednaya ve Türkiye: Belirleyici Mesafeler
Şam’a 1072 kilometrede bulunan Sednaya hapishanesinin boşalması bizi sevindirmelidir. Bu nedenle, 500 kilometre uzaklıktaki Silivri zindanı da benzer bir sevinçle karşılanmalı.
Öcalan’ın çağrısına destek verilecekse, o zaman mücadelenizi tüm cezaevlerine yaymalıyız.
Benim tek nefesimle, “evet” diyorum.
Fakat bu da “yetmez ama evet…” Yurtsever bireyler olarak, bu durumu sevgiyle karşılamalıyız.
Ankara’nın cesur adımlar atacağını umut ediyorum, çünkü bu ülkeye barış ve kardeşlik getirmek adına önemli bir fırsat elde ettik.
“`